5.1.10

Savaşa Doğru

Anlık düşler görmek o kadar da kötü değil aslında. Her ne kadar aşırı dalgınlık yaşamak sağlık açısından pek hayra alamet bir şey olmasa da, bu tip düşler görmek, kafanın sürekli çalıştığı anlamına gelir. Beni endişelendiren o değil. İnsan hiç kendini boğazlar mı? Ben bunu günde en az on beş kez yapıyorum. Gün içinde en az on beş kez, dalıyorum ve kendimi boğazlarken kendime geliyorum. Tıpkı uçurumdan aşağıya düşerken, tam yere çakılma anında uyanmak gibi. Bu tip rüyaları da azımsanmayacak kadar çok görüyorum.

Cehalet mutluluktur, diye bir söz vardır. Her insan yaşama eşit koşullarda ve benzer ortamlarda başlamıyor, dolayısıyla insanın olağan dışı kavramları düşünmeye başlaması için etkileyici birtakım olaylar gerekiyor. İzlenen bir film, okunan bir kitap (hoş, kitap okumaya karar vermek zaten bu tip düşünmeyi kendiliğinden tetikleyen bir şeydir), tanık olunan sıra dışı bir olay insanın o güne dek tekdüze süregelmiş hayatını değiştirebilen şeylere örnek olabilir. Bu satırların yazarı, dün oldukça farklı düşünüyordu, bugün farklı düşünüyor; ve değişimin doğası gereği, yarın da farklı düşünecek. Nihayetinde bizi biz yapan, ne düşündüğümüz değil; olaylara karşı aldığımız konumlar, takındığımız tutumlardır. Bu bağlamda, herhangi bir konuda dile getirdiğimiz düşünceleri, pratik hayatımızda da uygulayabilmekten geri kalmamalıyız. Kesinkes doğru olduğunu varsaydığı bir düşünceyi dile getirip, yaşamında bunu savunamayan dürüst bir insanın aklını yitirmesi pek uzak bir olasılık sayılmaz. Tabii mevzubahis kişi bu durumun farkına varabiliyorsa. Aynı şekilde, bir fikri savunduğunu söyleyip o yönde bir çaba sarf etmekten aciz, bilinçli kişiler, alenen ikiyüzlülük yapmaktadırlar. İnsan ödemeyi göze aldığı bedeller kadar vardır.

Kişinin kendisiyle çelişen davranış ve düşünceleri, onun bir yol ayrımına yaklaştığına işaret eder. Uzun zamandır tek şerit üzerinde fütursuzca sürülen bir arabanın rahatlığını, ivedilikle karar vermek zorunda olan bir şoförün stresi almıştır artık; düşünmek için fazla zaman kalmamıştır.

İşte bu noktada sevimsiz düşler kaplar etrafı, olur olmaz her yerde belirebilirler ansızın. Asla bırakmaz peşini, insan kendinden vazgeçmedikçe. Bir kroşe indirir çeneye, suratına haykırır insanın: “Riyakâr!” diye. Boğuşmaya hazır olmalısın her an, etrafında seni izleyen birileri var. Her adımın, adeta bir katil tarafından izlenmektedir artık; her hareketin, her davranışın tecritte; tek yaşamın ipotek altındadır: İç savaşın başlamıştır…

***

Oldukça kötü bir dönem, yaşadığımız. Bir lokma ekmek için birbirlerini ezmeye hazır bir ton insan… Kamyonlardan, köpeklerin önüne kemik atar gibi, tanıtım ürünleri, ya da başka bir deyişle, hayır sadakaları dağıtılırken yaşanan curcunalardan söz etmiyorum. Birtakım vahşi sömürgecilerin, yedikçe şişen, şiştikçe daha da vahşileşen birer iştaha sahip olan güruhun, evine ekmek götürmesi gereken insanları birbirine düşüren; birbirini kandırması, soyması üzerine kurduğu bu sistem midemi bulandırıyor. Ama öfkem o duvarı aşamıyor, sömürgecilere ulaşamıyor, olsa olsa, fakültelerin civarında, ekmeğini kazanmak için öğrencilere kredi kartı kakalamaya çalışan insanları buluyor… Büyük bir çelişki. Bir insanın onuruyla ekmeğini kazanmasının neredeyse olanaksız hale geldiği sefil bir dünya: Asalakların dünyası… Yaratanlar kadar, yaratılırken ses çıkarmayanlar da suçlu.

Üzücü olansa, tüm bu yaşananların bir şekilde içselleştirilip hazmedilmiş olması. Başka bir deyişle, sırtımızı dayadığımız ılık yastığın uyuşturduğu, yalıtılmış, biat etmeye programlanmış bireyler olup çıkmış olmamız. İnsanoğlunun yurttaki en büyük başarısızlığı bu olsa gerek…

Duyguya değil, algıya ihtiyacımız var. Var olanı olduğu kadar görebilmek bile kâfi. Kişisel belalardan soyutlanmak belki zor, ama olanaksız değil. Son bir haftadır kendimle cebelleşiyorum, içimde sanki biri var, beni öldürmek istediğini sanıyorum. Ama hayır; o beni dönüştürmek istiyor, olmak istediğimi söylediğim kişi olmam için bastırıyor. O, benim; benim kendimle yaptığım savaşım…

Ya düşündüğünü söylemeyi bırakmalı ya söylediğini yapmalı.

1 yorum:

mgntwmn dedi ki...

en bitmez savaş, insanın içindeki savaş. yaşamdan sıyrılıp içine bakmak bile güzel. Her zaman manzara güzel olmasa da...