12.1.10

Kırılamayan Döngü

Son dönemde, “Ortadoğu’da barış ve dayanışmanın sağlanması” gibi amaçlarla bölgedeki ülkeler arasındaki vize uygulamalarının yavaş yavaş kaldırılmasına tanık oluyoruz. Bu çerçevede Türkiye de daha önce Suriye, Libya ve Ürdün’le; birkaç gün içinde ise Lübnan’la mutabakata vardı. Başbakan, bu tip her anlaşmanın ilanı sırasında basına verdiği demeçlerde olduğu gibi, yine kendi iktidarları döneminde ülkeler arasında çeşitli alanlardaki işbirliğinin artmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Konu ‘Ortadoğu ve barış’ olunca, söz elbette geçtiğimiz yıl bu dönem de olduğu gibi, bugünlerde İsrail’in Gazze’ye yönelik tekrar uygulamaya başladığı şiddet politikasına da uzandı. Başbakan bu konuda, gelmiş olduğu siyasi gelenekten miras olarak devraldığı vicdanî reflekslerine –geçen yıl Davos’ta olduğu gibi– bu yıl da yenilip İsrail’e yönelik, devletin ve hükümetin genel politikasını pek de yansıtmayan söylemlerde bulunarak yine göz boyadı. Erdoğan, füze saldırısına uğramamasına karşın, İsrail’in Gazze’yi bombalamasının bölge barışı açısından üzüntü verici olduğunu söyleyerek yine İsrail’i suçladı, İsrail ise “Bize en son ahlak dersi verecek olanlar Türklerdir.” şeklinde sert bir yanıt verdi.

Hatırlanacağı üzere geçen yılki Davos toplantısında, daha birkaç gün evvel kapalı kapılar ardında İsrail’le yüklü bir silah anlaşmasına imza atmış hükümetin başbakanı, aynı İsrail’in başbakanına Gazze’de uygulanan katliama atıfta bulunarak bir nevi 'ayar vermiş'; ve Ortadoğu’daki mazlum halkların yanı sıra olayların bir bütün olarak ayırdında bulunmayan, ülkemizdeki vicdan sahibi tüm insanların içinin yağlarını eritmişti. Artık Ortadoğu’da –ne politik tavır ne de genel dünya görüşü yönünden– o güne dek aynı karede tahayyül dahi edilemeyecek iki liderin, Erdoğan ve Chavez’in posterleri taşınıyordu. Gazze’de “Onlar burada, Arap erkekleri nerede?” vb. sloganların yazıldığı pankartlarda, katliama sessiz kalan işbirlikçi Arap emirleri hicvediliyordu. İsrail Başbakanı Simon Perez, Davos’ta yaşanan olayın ardından Erdoğan’ı arayıp ‘üzgün olduğunu’ belirtmiş, olay bir şekilde tatlıya bağlanmıştı.

Ancak bu kez aradaki ilişkiler oldukça gerilmiş durumda. Kurtlar Vadisi dizisinin geçen bölümünde İsrail askerlerinin bebek katili olarak gösterilmesine oldukça sinirlenen İsrail Dışişleri’nin, Türkiye’nin Tel Aviv büyükelçisini basın önünde küçük düşürmesi Türkiye adına oldukça utanç vericidir. Türkiye temsilcisinin özellikle daha alçak bir koltuğa oturtulması, aradaki masada yalnızca İsrail bayrağının bulunması ve büyükelçinin tüm bu küçültücü yaklaşımlara karşı, gülümsemekten başka bir tepki verememesi, ABD’nin denetimi altında son dönemde Ortadoğu’daki rolü artan Türkiye’ye, İsrail’den açık ve sert bir mesajdır.

Tabii ülke ve toplum olarak; gerek dünyada yaşanan, gerek ülkemizde yaşadığımız ‘reel’ rezilliklere ancak filmlerde ve dizilerde ‘hayalî’ tepkiler gösterebilerek içimizi rahatlatmaya oldukça alışmış durumdayız. Daha önce de, bilindiği gibi, Irak’ta Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesinin öcü, ‘Kurtlar Vadisi Irak’ filmi aracılığıyla alınmış; ülkenin onuru böylece kurtarılmıştı(!). Elbette en son yaşanan bu talihsiz olayın yanıtını misliyle verecek ‘vatanperver’ senarist ve yapımcılar da bulunur. Şaka bir yana, aslında bu olgu sosyolojik tezlere rahatlıkla konu olabilir, psikolojideki karşılığını da oldukça merak etmekteyim kişisel olarak.

Velhasıl, gelinen noktada, sorunun, yalnızca bölgedeki birtakım rol anlaşmazlıkları ve pürüzlerden kaynaklandığı ortada. AKP, CHP ve MHP arasında haftalık grup toplantılarında her hafta tekerrür eden sığ atışmaların topluma çok önemli mevzular gibi yansıtılması emsali, arada sırada sermaye hizmetkârı muktedir devletler arasında da bu tip pürüzler çıkabilir. Ne ilktir ne de son… İsrail’le yıllardan beri sürdürülen stratejik ittifak ve silah anlaşmaları, Filistin halkının on yıllardır uğrayageldiği zulme karşın neredeyse tüm dünyanın süren suskunluğu… Hepsi bir arada düşünüldüğünde, durumun hiç de göründüğü/gösterildiği gibi olmadığı çıkarımı rahatlıkla yapılabilir. Sonuçta Türkiye kamuoyu kandırılmaya, Gazze halkı katledilmeye devam edilir; aslında yapılanın yalnızca kandan beslenen silah tüccarlarının lojistik olanaklarının genişletilmesi, iki ülke arasında yaşanlarınsa sadece bir rol çatışmasından ibaret olduğu ıskalanır…

Hiç yorum yok: